Oğuz Tepe’nin dikkat çekici romanı Şans ve Dans, başlığındaki iki zıt kavramın diyalektik gerilimi üzerine inşa edilmiş, insanlık durumuna dair derin bir tefekkür metnidir. Roman, okuyucuyu yas, yalnızlık ve geçmişle yüzleşme temalarıyla bezeli bir karakterin dünyasına davet ederken, satır aralarında evrensel ve ebedi soruları cesurca ele alıyor. Bu önemli eserin İngilizce çevirisi yolda, çok yakında uluslararası okuyucu kitlesiyle buluşacak.
Elinizdeki bu metin, romanın yüzeydeki anlatısını aşarak, onu felsefi, psikolojik ve kültürel bir mercek altında deşifre etmeyi amaçlamaktadır. “Şans” kavramıyla temsil edilen verili, kontrol edilemez ve yazgısal olan ile “Dans” kavramıyla ifade edilen iradi tepki, bilinçli seçim ve hayatı olumlama arasındaki ebedi salınımın bir alegorisi olarak okunan Şans ve Dans, modern insanın anlam arayışına benzersiz bir ışık tutuyor.
Analiz, varoluşçu felsefenin ve psikanalitik kuramın kavramsal araçlarını kullanarak, romanın atmosferindeki doğa unsurlarının (yağmur, deniz) ve sembolik nesnelerinin (boş sandalye, mektup) derin anlam katmanlarını ortaya koyuyor. İnceleme, romanın sadece bir hikâye anlatmadığını, aynı zamanda varoluşa dair temel bir duruşu poetik bir dille nasıl inşa ettiğini gösteriyor.
Şans ve Dans, bir sonuca veya çözüme değil, bizzat sürecin kendisine, yani “Dans”ın kendisine değer atfeden zamansız bir başyapıttır.
Bir yanıt yazın